Cumartesi, Temmuz 21, 2007

Programlama Kitap ve Makale Ozetleri

Çeşitli programlama kitap ve makalelerine dair aldığım notların linkleri:

Martin Fowler, Refactoring:
http://writer.zoho.com/public/mnuhoglu/Refactoring1
Çok iyi bir kitap. Sade, okunaklı ve kolay anlaşılır program yazmakla ilgili.


Dave Thomas, Programming Ruby:
http://writer.zoho.com/public/mnuhoglu/Programming-Ruby1
Dave Thomas çok iyi bir yazar. Ruby çok güzel bir dil. Fakat ben hala statik dillerde kendimi daha rahat hissediyorum.

James Gosling, Effective Java Programming
http://docs.google.com/Doc?id=a7w6zmv5z8j_30fxhqgd
Çok iyi bir kitap. Java ile programlamaya dair çok önemli kurallar.

Martin Fowler, Enterprise Application Architecture
http://docs.google.com/Doc?id=a7w6zmv5z8j_29gv9bbc
Kurumsal yazılımlarda kullanılması tavsiye edilen mimari çözümlerle ilgili çok iyi bir kitap. Kitapta anlatılan çözümlerin pek çoğu, zaten programcıların kullandığı çerçeveler tarafından otomatik olarak yürütülüyor. Ama yine de altta ne yattığını öğrenmek açısından faydalı bir kitap.

Alistair Cockburn, Writing Effective Use Cases
http://docs.google.com/View?docid=a7w6zmv5z8j_13db45zs
Gereksinim analizi konusunda, gerçekten çok iyi bir kitap bu. Kullanım senaryoları (use case) konusunu çok iyi anlatıyor.

Glenn Meyer, The Art of Software Testing
http://docs.google.com/Doc?docid=a7w6zmv5z8j_17g2rb6d&hl=en

Kent Beck, Test Driven Development
http://docs.google.com/Doc?docid=a7w6zmv5z8j_18cwpmpf&hl=en
Yazılım geliştirme sahasında çığır açıcı kitaplardan biri. Şimdi çok popüler bir konu olan TDD'nin öncü eserlerinden.

Steven John Metsker, Building Parsers with Java
http://docs.google.com/Doc?docid=a7w6zmv5z8j_33gzkkj9&hl=en

Eric Evans, Domain Driven Design
http://docs.google.com/Doc?docid=a7w6zmv5z8j_31djc5sg&hl=en
DDD yazılım tasarımıyla ilgili çok yararlı bir yaklaşım. Çok atıf alan bir eser.

Kent Beck, Extreme Programming
http://docs.google.com/Doc?docid=a7w6zmv5z8j_28hd97w6&hl=en
XP metodolojisinin piyasaya sunulduğu ilk kitap. XP'nin geliştiricisinden.

Herrington, Code Generation in Action
http://docs.google.com/Doc?docid=a7w6zmv5z8j_323z72bk&hl=en
Güzel bir kitap, fakat pek kullanmadığımdan ne kadar yararlı bilemiyorum...

Bauer ve King, Hibernate in Action
http://docs.google.com/Doc?docid=a7w6zmv5z8j_27hrhrbn&hl=en
Hibernate kütüphanesinin geliştiricilerinden bir eser. Hibernate java ve .net platformlarında çok kullanılan bir veritabanı-nesne eşleştirme mekanizmasıdır...

Dave Thomas, Pragmatic Programmer
http://docs.google.com/Doc?docid=a7w6zmv5z8j_238b685p&hl=en
Bu kitabın tarzını çok seviyorum. Sohbet şeklinde, ama çok değerli tavsiyeler içeren bir kitap. Sanki usta bir programcının yanında, programcılığı öğrenmek gibi bir his bırakmıştı bende...

Hibernate Reference
http://docs.google.com/Doc?docid=a7w6zmv5z8j_264qdgb3&hl=en
Hibernate kütüphanesinin resmi kılavuzundan aldığım notlar

Suzanne Robertson, Mastering The Requirements Process
http://docs.google.com/Doc?docid=a7w6zmv5z8j_25dws79k&hl=en
Gereksinim analiz sürecini bu kadar iyi anlatan pek fazla kitap olmadığını düşünüyorum. Çok iyi, hem teorik hem de pratik yönleri olan bir kitap.

SQL in a Nutshell
http://docs.google.com/Doc?docid=a7w6zmv5z8j_20df85qt&hl=en
SQL konusunda hızlı bir referans kitabı

Teach Yourself HTML and CSS in 24 Hours
http://docs.google.com/Doc?docid=a7w6zmv5z8j_19p6v554&hl=en

Alan Cooper, About Face
http://docs.google.com/Doc?docid=a7w6zmv5z8j_15d9bh99&hl=en
Bu eser, kullanıcı arayüzü tasarımı konusundaki en iyi kitaplardan biri olarak gösteriliyor.

Barry Boehm, Balancing Agility and Discipline - A Guide for the Perplexed
http://docs.google.com/Doc?docid=a7w6zmv5z8j_14m3cdpn&hl=en
Metodolojilerle ilgili yaklaşımı çok iyi dengeleyen bir kitap.

Makaleler:

Bu dosyaları pdf olarak box.net'e koymuştum:

ArsDigita:
http://www.box.net/shared/static/m6hxpqmuqv.pdf
Çok iyi bir hikaye. Amerika'daki venture capital mekanizmasının başarılı bir startup firmayı nasıl iflasa sürüklediğini anlatıyor.

Aşamalı Geliştirme (Iterative Development)
http://www.box.net/shared/static/4mmrifni30.pdf

AOP (aspect oriented programming)
http://www.box.net/shared/static/2f2pcp00t4.pdf

BlackMamba: A Swing Case Study
http://www.box.net/shared/static/8qa8ebyigz.pdf
Swing ile yazılım geliştirmeye dair örnek bir uygulama mimarisi...

Data Access with the Spring Framework
http://www.box.net/shared/static/734gjvkyz9.pdf

Eşli Programlama (Pair Programming)
http://www.box.net/shared/static/mb6kgkv1vc.pdf

Exploratory Testing Explained
http://www.box.net/shared/static/416042nqeu.pdf

Cockburn, In Search Of Methodology
http://www.box.net/shared/static/oiiclxxr67.pdf

Joel On Software
http://www.box.net/shared/static/i2vb271uvg.pdf
Joel'in eski yazıları, yazılım geliştirme konusundaki en güzel denemelerden...

Cockburn, Kahve Makinesi
http://www.box.net/shared/static/pullc94o0x.pdf
Nesne odaklı geliştirmeye yönelik güzel bir vaka çalışması.

Paul Graham'ın yazıları
http://www.box.net/shared/static/c55iszibcf.pdf
Paul Graham'ın çok hoş bir yazım tarzı var.

Rethinking Swing Threading
http://www.box.net/shared/static/4mp8k8odri.pdf

Using the Jakarta Commons
http://www.box.net/shared/static/i72y4b8rp1.pdf

Why Functional Programming Matters
http://www.box.net/shared/static/4j0zjorxyl.pdf

Diğerleri:
http://writer.zoho.com/public/mnuhoglu/Diger-Teknik-Kitap-ve-Makaleler1

box.net'teki klasörüme erişmek için:
http://www.box.net/shared/rfdpnqgol9

Yazının Devamı...

Dosyalari Webe Yuklemek

Birkaç senedir okuduğum programlama kitap ve makalelerinin özetlerini almaya çalışıyorum. Her zaman bunu yapamıyorum, bazen hızlı bir şekilde okumayı tercih ediyorum. Bazılarından not almak gereksiz oluyor çünkü kitap referans kitabı şeklinde tasarlanmış oluyor. Yine de oldukça yüklü sayıda kitap ve makaleden özet şeklinde notlar çıkardım. Bunları Keynote adı verilen bir not programında (outliner) tutuyordum. Uzun zamandır, bunları internette paylaşmayı planlıyordum, fakat format konusunda kararsızdım. Nihayet şimdi bütün bunları webe koydum.

Keynote çok iyi bir yazılım. Yıllardır, hemen hemen kendi yazdığım her şeyi bu programda tutuyorum. Şimdiye kadar 20 MB büyüklüğünde, binlerce madde başlığından oluşan bir defter tuttum. Bu dosyayı da webde paylaşıma açacağım, ancak bu dosya google tarafından indekslenmiyor ve kendine has bir formatta olduğundan herkesin kolayca açabileceği bir dosya değil.
Paylaşım için uygulayabileceğim birkaç yöntem vardı: HTML formatı, google docs, zoho docs, pdf dosyası. Statik HTML olursa, bunu güncellemek çok güç olacağından istemedim. Google docs iyi bir tercih olarak düşünmüştüm, ama toplu dosya yükleme özelliği sorunlu, ayrıca 500 kb dosya boyutu sınırlaması da çok düşük. Zoho'nun toplu dosya işlemleri zayıf. pdf olarak box.net iyi.
Sonuçta üç yöntemi kullandım. Karışık bir şekilde. Hiçbiri hız ve kullanışlılık açısından tam tatmin etmedi beni. Umarım zoho veya google docs ileride daha kullanışlı hale gelirler.
Bir sonraki mesajımda bütün dosyaların linklerini koyacağım...

Yazının Devamı...

Cuma, Temmuz 13, 2007

Bilgi Paylaşımı Araçları ve Viki Yazılımları

Bizim bölümün (Endüstri Müh.) sistem dinamikleri laboratuvarına yönelik bir içerik ve doküman yönetim aracı arıyordum birkaç gündür. Bizim laboratuvarda yıllardır çok sayıda çalışma yapılmış. Fakat eski yapılan çalışmaları bulmak çok güç. Bunları daha düzenli hale getirmek ve bilgi paylaşımını artırmak için böyle bir aracın faydalı olacağını düşünüyorum.



Internette biraz bilgi paylaşım araçlarıyla ilgili araştırma yaptım. Buraya aldığım notları koyuyorum. Bütün bu çalışmaların sonucunda, MediaWiki'nin şu sebeplerden dolayı en iyi olduğuna karar verdim:
1. Bir kere bir CMS (içerik yönetim sistemi) yerine viki çok daha paylaşmayı teşvik ediyor. Hızlı kullanılıyor. Kullanımı kolay. Daha az "bürokrasi" içeriyor.
2. Yapısal vikiler denilen vikiler, erişim kontrolü, doküman yönetimi gibi önemli fonksiyonları sunuyor.
3. MediaWiki, açık kaynak yapısal vikilerin arasında (TWiki, DocuWiki vs.) insanlar tarafından en iyi değerlendirmeleri almış. Kurulumu kolay, özellikleri çok geniş. Matematiksel formül yazımı gibi ilginç özellikleri destekliyor.
Ayrıca MediaWiki, Wikipedia'nın altında çalışan yazılım.
Araştırmada aldığım tüm notlar:

What Happened to Knowledge Management?


Bilgi yönetimi, bilginin dağılmasıyla değil, iş akışı, merkezi iş kontrolü gibi konularla ilgilendiler. Mesela bir doküman üret, bunu biri onaylasın vs. Bu yöntem, gizli bilginin açığa çıkmasına yaramadı. Ayrıca çok katı bir teknikti, çünkü düzeltmelere ve dağınıklıklara izin vermiyordu.

wiki ise insanların yüzyüze görüşmelerine benzer bir şekilde internet ortamında buluşmaalarına yardımcı oluyor. Böylece gizli bilginin açığa çıkmasını kolaylaştırıyor.



The nonsense of 'knowledge management'


Şu ana değin ortaya çıkan işletme tekniklerinin birçoğu başarız oldu, bazıları felaketlere sebep oldu (küçülme ve BPR gibi).

Bilgi yönetimi de moda bir işletme tekniğine benziyor.

Bilgi kişinin kafasında olan yapıdır. Bu yüzden yönetilemez aslında. Veri veya enformasyon yönetilebilir. Bunlar kaynaklardır.

Bilgi kelimesini enformasyon anlamında basitleştirerek kullanmak, gerçek anlamda bilgi paylaşımını ve üretimini desteklemez.

How blogs and wikis can help knowledge management

SECI döngüsü:

Sosyalleşme:

Bloglama yoluyla bir kişi projede yaptığı işleri adım adım anlatabilir. Böylece gündelik sorunlar ve bunları ele alış yöntemi ortaya çıkar. Acemiler de ustaları izlemekle bunları öğrenir.

Dışsallaştırma:

Bloglar yoluyla, insanlar bilgilerini yazılı hale getirir.

Birleştirme:

Yazılı olarak blog, wikilerde ortaya çıkan çok sayıdaki bilgi birleşip, bağlantılar kurulup, tartışılıp daha zenginleştirilebilir.

İçselleştirme:



Whence goeth KM?

KM'in dönemi giderek bitiyor. Herkes KM öldü mü diye soruyor? Neden? KM başarısız mı oldu?

KM diğer işletme akımlarından farklılıklara sahip oldu:

1. Tek bir kaynağı yok.
2. KM insan odaklı, BPR (ve şimdi 6 sigma) mekanik yaklaşımlar.
3. KM teknolojinin yaygınlaşmasında çok etkili oldu. Lotus Notes.

Sorunlar:

1. SECI modeli, insana bağımlılığı kaldırmaya çalıştı. Gizli bilginin açığa çıkarabileceği yanılgısına insanları inandırdı.
2. Teknoloji odaklılıık. Başarılı KM çalışmalarında teknoloji bir araç olmuştur, esas değil. Büyük danışmanlık firmaları öyle sistemler yaptılar ki, insanlar bütün zamanlarını doküman doldurmakla harcamak durumunda kaldılar.
3. Standartlar ve sertifikasyonlar. KM'ye gönül vermemiş insanlar standartlarla işin özünü yok etti.

Wiki vs. CMS

wiki basitleştirilmiş bir CMS (içerik yönetim sistemi) uygulamasıdır. Ancak sıradan wiki'ler CMS'lerden pek çok noktada eksik kalır: güvenlik, entegrasyon vs.

Fakat yapısal wikiler (structured wiki) böyle değil. Bunlarda kompleks güvenlik özellikleri, entegrasyon, özel uygulama geliştirme imkanları var. TWiki böyle bir uygulama.

Aynı zamanda şimdiki wikiler binlerce kullanıcıyı destekleyebiliyor.

CMS ile wikilerin arasındaki temel fark, yaklaşım, kullanım şekli diyenler de var. wikiler daha eşitlikçi, özgür bir ortam sunuyor. CMS daha hiyerarşik kontrol sunuyor.

TWiki vs. MediaWiki

En iyi wikiler bunlar.

Twiki'nin kurulumunun çok daha zor olduğunu söyleyenler çoğunlukta. MediaWiki daha kolay diyorlar.

TWiki, wysiwgy editöre sahip. Bu pek çok kişi için bir avantaj.

MediaWiki, mysql'de saklıyor verileri. Twiki, düz dosyada. Fark etmez.

Erişim kontrolü nasıl?

Yazının Devamı...

Perşembe, Temmuz 12, 2007

Universitelerle Ilgili Problemler

Az önce üniversiteden bir arkadaşla, akademisyenlikle ilgili bazı konuları tartışıyorduk. İlginç bulduğum birkaç noktayı buraya yazıyorum.

Amerika'da doktora yapmakla ilgili:
1. 100 kadar tezin en fazla bir iki tanesi işe yarıyor. (Georgia Tech Endüstri Mühendisliğinde master yapan birinin sözü)
2. Pek çok kişi çok istekli bir şekilde gittikleri halde vazgeçiyorlar. İTÜ, Boğaziçi'nde bölüm derecesi yapıp, iyi Amerikan üniversitelerinde doktorayı yarıda bırakıp geri dönenler veya orada çalışmaya başlayanlar var. Ya oradaki ekonomik imkanların çok kötü olması, ya da yaptıkları akademik işlerin onları tatmin etmemesi veya hocalarla sorun yaşamaları gibi sebeplerden bırakıyorlar.
3. Amerikadaki üniversiteler burslu giden doktora öğrencilerine çok düşük maaş veriyorlar: 1200 dolar seviyesinde. Bu paranın zaten en az 600 doları kötü bir oda tutmaya yetiyor. Bazı şehirlerde kiralar daha da yüksek. İyi bir yer tutmak zaten söz konusu bile değil. Orada haftada bir ancak dışarıda yemek yiyebilecek kadar paraları oluyor.
4. Pek çok kişi, Amerika'daki üniversitelere gidip sonra orada bir iş bulmaya çalışıyor. Zaten esas amacı akademik kariyer yapmak değil.

Türkiye'de akademisyenliğin maaş sorunları:
1. Kırşehir'de öğretim görevlisi biri, master bile yapmadığı halde, ikinci öğretim derslerine girmekle, ayda 3000 YTL üzerinde maaş alabiliyormuş. Fakat Boğaziçi'nde, doktoralı araştırmacılar, eğer asistanlık kadrosunda değilse, maaş almıyor. Asistan olanların da maaşları 1000 YTL civarında.
2. Akademisyen bir kişinin, Boğaziçi'nde çalışması, ona maaş olarak hiçbir maddi avantaj sağlamadığı gibi, Anadolu'daki pek çok üniversitedeki ders ücretlerinden, ikinci öğretimden mahrum olmaları sebebiyle, dezavantaj oluşturuyor.

Yazının Devamı...

Biyoenformatik Notlarım

Yaz okulunda aldığım Murat Çokol'un Bio 482 Biyoenformatik dersinin notlarını internete yükledim.

Notlarımı güncelledim. Fakat box.net'e yükleyemedim. Sitede sorun var. Bu yüzden google docs'a yükledim. Yeni link: http://docs.google.com/Doc?id=a7w6zmv5z8j_37grkmwv

Pdf formatında (eski dosya) indirmek için buraya tıklayın. Referans verdiğim resimleri dosyanın içine gömmedim. Biraz uğraşmak gerekiyordu. Fakat onları da internete yükledim, şuradan görebilirsiniz: http://picasaweb.google.com/mert.nuhoglu/Bio482Biyoenformatik

Yazının Devamı...

Salı, Temmuz 10, 2007

Dikkat Dagitmak

Ben de dahil pek çok kişi hep kendi işini kurmanın veya kendi istediği gibi çalışabilmenin hayalini kurar. Aslında çoğumuz öğrenciyken kendi istediğimiz işi yapma şansına sahibiz. Zamanın hemen hemen tamamı istediğimiz konuda çalışmaya müsait.

Ama kendi başına kalmak çok zor. Belki tüm işler için değil, fakat benim durumumda öyle oluyor. Çalışırken bir problemle karşılaşıyorum. Biraz uğraşıyorum. Sonra bir çözüm bulamayınca arkama yaslanıyorum. Biraz gevşiyorum. Bu sırada aklıma biraz kafa dağıtmak geliyor. Biraz gazete okuyayım, yatayım veya internette takılayım diye geçiriyorum içimden. Sonra çok iyi fikir diyorum. Hem biraz kafa dağıtırsam, sonra problemi daha iyi çözebilirim. Safım benim! :)

Bu sözlere kanıp, ki genelde de kanıyorum, kafa dağıtmaya başlarsam, en az yarım saatim gidiyor. Sonra tekrar işe dönmek çok zor oluyor. İşe dönecek olursam biliyorum ki, çözülmemiş bir problemle uğraşacağım. Hiç canım çekmiyor... Böylece zaman aktıkça gidiyor... Bir yanlışlık olup da işe dönebilirsem de bu sefer tekrar konsantre olma sorunu başlıyor. İnsanın dikkati bir dağıldı mı, bir daha kolay kolay toplayamıyor...

Size de oluyor mu, bu durum? Belki şimdi zaten siz de işinizden başınızı kaldırdınız biraz kafa dağıtıyorsunuz. Öyleyse, çok vakit kaybetmeden işinize dönebilmenizi dilerim :)

Yazının Devamı...

Cuma, Temmuz 06, 2007

Gerçekliğe Saygı

Komplo teorilerinden bunaldım. Zengin fakir, eğitimli eğitimsiz her türden insanda ortak bir özellik olarak komplo teorilerine düşkünlük var. Acaba bizi millet yapan en temel ortak özelliklerden biri komplolara olan düşkünlüğümüz mü diye sormaya başlayacağım artık.

Neden insanlar sevmedikleri bir kişiyi hemen siyonizmin ve Amerika'nın uşağı olmakla suçluyor? İnsanlar kitap okuyor, üniversitelerde eğitim alıyor. Onca tarih kitabı okuyor. Görmüyorlar mı ki, Türkiye kuruldu kurulalı, ne zaman eksik oldu bu komplo teorileri? Neden birisiyle ilgili dayanaksız fakat sansasyonel bir iddia ortaya atılınca, insanlar, hemen buna inanıyor?

Varsayalım ki, biri birine iftira attı. Sonra bu iftiraya inanan başka biri bunu bir arkadaşına anlattı. Bu kişi de bunu başka birine anlattı. Şimdi bu iftirayı duyan kişi diyebilir mi ki, bu iddialar gerçek, çünkü en az iki kişiden bunu duydum...

Aslında komplo kelimesinden de çok hoşlanmıyorum. Bence hurafe kelimesi bu yapılanı daha iyi tarif ediyor. Eskiden hurafeler çok yaygındı, şimdi de komplolar. Gariptir ki, hurafelerin de kaynağı hep ya evliyalara ya da peygamber efendimize dayandırılır. Hep boş iddia. Eskiden çok önemsemiyordum, ama artık sürekli insanlardan duydukça artık bunalmaya başladım. Modern, bilgili görünen insanlar sadece cahil insanların inanacağı dayanaksız iddiaları anlatıyorlar. Açıkçası çok sert konuşmak da istemiyorum, çünkü kendi sevdiğim insanların içinde de komplolara inananlar var. Fakat bir yandan da artık yeter diyesim geliyor.

Nedir bu siyonizm ve Amerika mitinin altında yatan? Neden her kötülük siyonizmden geliyor? Öyle büyük bir güç ve akıl vehmediliyor ki, siyonist ve Amerikanın gizli yöneticilerine karşı, bir nevi ilahlaştırılıyorlar. Pek çok zaman bu komplolara inanan veya bazen bunları üreten kişiler, kendilerini vatansever veya dindar insanlar olarak görüyorlar. Ama her kesimde de yaygın bu yeni hurafecilik. Bana pek gelmiyor, ama bir şekilde çevremde çok görüyorum, powerpoint sunumlarıyla insanların birbirlerine gönderdikleri email tabanlı hurafeleri. Bu hurafelerden kastım, sadece 13 kişiye gönderilmesi gereken korku mektupları değil. Tayyip Erdoğan'ı siyonist veya Amerikan uşağı, Coca-Cola'nın içinde böcek özütü bulunduğunu iddia eden veya bunlar gibi sayısız powerpoint sunumlarının geleneksel hurafelerden tek farkı, ele aldıkları konular.

Benim düşünceme göre, hiçbir sağlam delil olmadığı halde, bu tip hurafeleri yaymak, cehaletten kaynaklanır. Bu tavır gerçekliğe karşı bir saygısızlıktır. Belki kimseye doğrudan bir zararı yok, fakat gerçeklik algısı önemli bir şey bence. Sadece korkulara, şüphelere, hayallere dayalı bir dünyada yaşamamalıyız. Gerçeğe saygı duymalıyız ve gerçeklik algısının hiçbir dayanaksız iddiayla bozulmaması için çaba harcamalıyız. Bu hurafelere alet olmamalıyız. Eğer gerçeği korumakta yeterince titiz davranmazsak, bu vehimcilik, şüphecilik hayatımızın daha önemli kısımlarına doğru yayılacaktır diye düşünüyorum. Yarın bir gün bize de yalan iddialarda bulanacaklar ve o zaman belki bunları reddedeceğiz, ama rüzgar eken fırtına biçer.

Yazının Devamı...

MSN Şifresini Değiştirmek Ne Kadar Zor Olmalı?

Microsoft ürünlerine olan güvenim her geçen gün daha da azalıyor. Çok basit bir işi bile zorlaştırmanın akla gelmeyecek yollarını buluyor Microsoft. Misal, MSN şifrenizi değiştirmek istiyorsunuz...

Bir kişinin kullandığı hesabın şifresini değiştirmek ne kadar zor olabilir? Ne kadar zor olursa o kadar iyi diye düşünmüş herhalde Microsoft. Hesabıma girdim, linkleri dolaşıyorum. Üste aşağı her yere bakıyorum yok. Help linkini gördüm tıkladım. Password diye arattım. Bulamadım. Change password dedim, hiç cevap bile çıkmadı. Help sayfasına koymamayı iyi düşünmüşler, böylece ümidimi kaybedip şifremi değiştirmekten vazgeçecektim.
Neyse ki, google var. Google'da arattım change msn password. Sağolsun, birileri bu sorunu yanıtlamış. Meğer hiç alakası ve linki olmayan bir sayfaya girmek gerekiyormuş şifre değiştirmek için...
Paul Graham geçen bir yazısında "Microsoft is Dead" yazmıştı. Sonra Martin Fowler de .Net'in ilk çıkışındaki beklentileri karşılamadığını, kendi firmasındaki .Net programcılarının platformu terk ettiğini yazmıştı. Çok tepki almıştı bu yazılar. Fakat görünen köy kılavuz istemez. Basit bir işi, uzman bir kullanıcıyı bile zorlayacak şekilde yaptırırsanız, acemi kullanıcılar ne yapsın... MS bu gidişle daha çok pazar kaybedecek...

Yazının Devamı...