Cuma, Temmuz 06, 2007

Gerçekliğe Saygı

Komplo teorilerinden bunaldım. Zengin fakir, eğitimli eğitimsiz her türden insanda ortak bir özellik olarak komplo teorilerine düşkünlük var. Acaba bizi millet yapan en temel ortak özelliklerden biri komplolara olan düşkünlüğümüz mü diye sormaya başlayacağım artık.

Neden insanlar sevmedikleri bir kişiyi hemen siyonizmin ve Amerika'nın uşağı olmakla suçluyor? İnsanlar kitap okuyor, üniversitelerde eğitim alıyor. Onca tarih kitabı okuyor. Görmüyorlar mı ki, Türkiye kuruldu kurulalı, ne zaman eksik oldu bu komplo teorileri? Neden birisiyle ilgili dayanaksız fakat sansasyonel bir iddia ortaya atılınca, insanlar, hemen buna inanıyor?

Varsayalım ki, biri birine iftira attı. Sonra bu iftiraya inanan başka biri bunu bir arkadaşına anlattı. Bu kişi de bunu başka birine anlattı. Şimdi bu iftirayı duyan kişi diyebilir mi ki, bu iddialar gerçek, çünkü en az iki kişiden bunu duydum...

Aslında komplo kelimesinden de çok hoşlanmıyorum. Bence hurafe kelimesi bu yapılanı daha iyi tarif ediyor. Eskiden hurafeler çok yaygındı, şimdi de komplolar. Gariptir ki, hurafelerin de kaynağı hep ya evliyalara ya da peygamber efendimize dayandırılır. Hep boş iddia. Eskiden çok önemsemiyordum, ama artık sürekli insanlardan duydukça artık bunalmaya başladım. Modern, bilgili görünen insanlar sadece cahil insanların inanacağı dayanaksız iddiaları anlatıyorlar. Açıkçası çok sert konuşmak da istemiyorum, çünkü kendi sevdiğim insanların içinde de komplolara inananlar var. Fakat bir yandan da artık yeter diyesim geliyor.

Nedir bu siyonizm ve Amerika mitinin altında yatan? Neden her kötülük siyonizmden geliyor? Öyle büyük bir güç ve akıl vehmediliyor ki, siyonist ve Amerikanın gizli yöneticilerine karşı, bir nevi ilahlaştırılıyorlar. Pek çok zaman bu komplolara inanan veya bazen bunları üreten kişiler, kendilerini vatansever veya dindar insanlar olarak görüyorlar. Ama her kesimde de yaygın bu yeni hurafecilik. Bana pek gelmiyor, ama bir şekilde çevremde çok görüyorum, powerpoint sunumlarıyla insanların birbirlerine gönderdikleri email tabanlı hurafeleri. Bu hurafelerden kastım, sadece 13 kişiye gönderilmesi gereken korku mektupları değil. Tayyip Erdoğan'ı siyonist veya Amerikan uşağı, Coca-Cola'nın içinde böcek özütü bulunduğunu iddia eden veya bunlar gibi sayısız powerpoint sunumlarının geleneksel hurafelerden tek farkı, ele aldıkları konular.

Benim düşünceme göre, hiçbir sağlam delil olmadığı halde, bu tip hurafeleri yaymak, cehaletten kaynaklanır. Bu tavır gerçekliğe karşı bir saygısızlıktır. Belki kimseye doğrudan bir zararı yok, fakat gerçeklik algısı önemli bir şey bence. Sadece korkulara, şüphelere, hayallere dayalı bir dünyada yaşamamalıyız. Gerçeğe saygı duymalıyız ve gerçeklik algısının hiçbir dayanaksız iddiayla bozulmaması için çaba harcamalıyız. Bu hurafelere alet olmamalıyız. Eğer gerçeği korumakta yeterince titiz davranmazsak, bu vehimcilik, şüphecilik hayatımızın daha önemli kısımlarına doğru yayılacaktır diye düşünüyorum. Yarın bir gün bize de yalan iddialarda bulanacaklar ve o zaman belki bunları reddedeceğiz, ama rüzgar eken fırtına biçer.

Hiç yorum yok: