Salı, Ekim 07, 2008

Bilginin Dogrulugu ve Ahlaki Sorumluluk

İnsanlar bazı kurum veya kişilerle ilgili çok çarpıcı iddialar ve suçlamalar içeren mailler yolluyorlar birbirine. Bu mailler, çeşitli deliller ve tanıklıklara başvuran haberlerle pekiştiriliyor. Fakat sorun şu ki, kaynak olarak kullanılan delil ve tanıklıklar çoğu zaman gerçek değil. Bu genel ve her yerde her zaman geçerli olan bir sorun. Sadece öteki grupların gönderdiği maillerde değil, bizzat kendi görüşümüzdeki, kendimizi ait gördüğümüz gruptaki insanların gönderdiği haberlerde bu sorun geçerli.

Şimdi ahlaki açıdan işin önemli yanı şu: Söylediğimiz her şey doğru olmalıdır. Başka bir kaynaktan bir bilgi aktarırken dahi, kaynakların doğruluğundan emin olmak bizim sorumluluğumuzdadır.

Eğer aktardığımız bilgiler, toplumdaki bazı insanların itibarını yaralayıcı ise, bu bilgilerin yanlış olması durumunda, ahlaki olarak sorumlu oluruz. Dolayısıyla, bir kişi veya kurumun itibarını zedeleyici bir bilgiyi insanlarla paylaşmadan önce, bu bilginin doğruluğundan emin olmak için, sağlam bir araştırma yapmak ahlaki sorumluluğumuzdur. Bu kolay bir iş değildir. Sağlam bir araştırma yapmak, iyi bir bilim adamı, hukukçu veya araştırmacı gazetecinin işine gösterdiği özeni göstermemizi gerektirir. Bu ise çok zor bir iştir. Bir bilim adamı, gerçeklikle ilgili ufak bir yargıya ulaşabilmek için, çok uzun mesailer harcar. Bir hakim de, bir yargının doğru olup olmadığına karar verebilmek için, çok zaman harcar. Aynı çabayı, bizim birbirimize gönderdiğimiz maillerde göstermemiz mümkün değil. Çünkü hepimizin işi gücü var. Başlı başına bir meslek sahibinin gösterdiği özeni, bir haberin doğruluğunu araştırmak için harcayamayız.

Dolayısıyla, bir bilgi objektif kanallardan doğrulanmamışsa, bu bilgiyi yaymadan önce şu soruyu kendimize sormalıyız: Bu bilginin yanlış olması durumunda, bundan zarar görebilecek kişiler var mıdır? Eğer durum böyleyse ahlaki doğruluktan ayrılmamak için iki seçeneğimiz bulunuyor: Birinci seçenek, bilgiyi paylaşmaktan kaçınmak. İkinci seçenek, bilgiyi paylaşmak, fakat önce kendi ev ödevimizi yapmak. Nedir bizim ev ödevimiz? Çok şey olabilir. Benim aklıma gelenler şunlar:

1. Bilginin yayılmasından zarar görebilecek kişilerle irtibat kurup, konuyla ilgili fikirlerini öğrenmek.
2. Bilginin kaynağının doğruluğunu tahkik etmeye yönelik eleştirel bir araştırma yapmak.
3. Bilgiyi insanlarla paylaşırken, bu bilgiyle ilgili şüpheli yönleri de tüm gerçekliğiyle ortaya koymak.
4. Bilgiyi insanlara aktarırken, bilginin objektif olarak doğrulanmamış olduğunu özellikle vurgulamak.
Bilginin doğruluğu çok önemli bir mesele. Hayatımızın tümünde bilimsel yönteme uygun bilgi üretmek ve yaymak, hepimizin için çok yüksek fayda sağlayacaktır.

Hiç yorum yok: