Perşembe, Haziran 28, 2007

Düşmanlık Vehmi 2

Geçen hafta sonu ağbimin düğünü vardı. Akrabalarımla biraz siyaset konuşuyorduk. Ben burada gündelik siyasete girmek istemediğimden bunlara değinmeyeceğim. Fakat bu düşmanlık meselesi, gündelik siyasetin ötesinde, derin bir konu olduğundan onunla ilgili bir şeyler yazacağım.

İnsanlarımızdan pek çoğu Türkiye'deki tüm idarecilerin ABD ve İsrail tarafından yönlendirildiğine inanıyor. Ne yapılırsa yapılsın, hepsi ABD ve İsrail'e hizmet ediyormuş. Onlara dedim, ben küçüklüğümden beri bize hep bu senaryolar anlatılıyor. Dört tarafımız düşman. ABD ve Avrupa bütün kuvvetiyle, bizi şeytani tuzakların içine sokmaya çalışıyor. Hep böyle şeyler duyuyoruz. Hep Türkiye tarihin en kötü dönemindedir. Her an bölünebilir veya yıkılabilir. Sürekli karanlık odaklar, Türkiye'nin içini boşaltmaya çalışıyor. Bunlar, insanların ürettiği korkular ve vehimlerden başka bir şey değil. Korku üretmek kolaydır ve insan doğal olarak buna meyillidir. Bilmiyorum, buna sosyal bilimciler ne ad veriyor. Fakat insan, hiçbir objektif delil olmadığı halde, birilerinin kendisine tuzak kurduğuna ve onun kötülüğünü istediğine hemen inanıyor. Bu inancı bir kere yerleşti mi, ondan sonra ne görürse, bu korkularına delil görüyor.

Şimdi de pek çok kişide bu durumu görüyorum. Sadece bir kesime has değil. Bu dayanaksız korkular, ne yazık ki bütün kesimlerde var. Umarım yeni kuşaklar bu korkulara çok fazla itibar etmezler. Boşu boşuna kendilerini düşmanların ortasında kalmış gibi hayal etmezler.

İnternetteki gazeteleri okuyor musunuz? Ben eskiden hiç okumazdım, gazete okumayı genel olarak vakit kaybı olarak görüyorum. Umarım yakında tekrar bırakacağım gazete okumayı. Bir de haberlerin altındaki yorumlar, canımı sıkıyor. Herkes birbirine hakaret ediyor, herkes birbirine düşman. Nedir bu şiddet? Biraz sağduyu ve hoşgörü hakim olsa davranışlarımıza, kötü mü olurdu? Herkes, halktan, hoşgörüden, adaletten, eşitlikten yana. Ama davranışlar bunun tersi...

Milletini sevdiğini söyleyen bir insan, nasıl olur da kendi milletinden insanlara hakaret edebilir? Kendisine hoşgörü ve saygı gösterilmesini bekleyen insanlar, neden bu hoşgörüyü zıt fikirlilere göstermezler?

Siyasi ahlak konusunda eksiklerimiz çok fazla. Hangi siyasi görüşten olursa olsun, herkesin, siyasi ahlaka dair ilkelere tam uyması lazım. Mesela, kimse kimseye etiket yapıştırmamalı. Kimse kimseye kesin delili olmadığı halde, suç isnad etmemeli. Kimse kimsenin sözlerini bağlamından çıkartıp, çarpıtmamalı. Herkes birbirine güvenmeli. Kimse karşı tarafın güvenilmez, hain olduğu önyargısıyla hareket etmemeli. Herkes birbirinin iyi yönlerini görmeli ve ortaklıkları geliştirmek için gayret etmeli.
Bunlar aslında çok zor şeyler değil. Ama kendini eleştirebilme samimiyeti gerektiriyor. İşin sırrı, insanın kendisine değil, insanlara hizmet etmeyi amaçlamasında yatıyor. Bunu başarmak için, Peygamber Efendimizin dediği gibi, insan kendisi için istediğini komşusu (arkadaşı, yakını, vatandaşı ve tüm dünya insanları) için de isteyebilmeli... Ancak o zaman gerçekten iyi ahlaklı insanlar olabiliriz.

Hiç yorum yok: