Cumartesi, Kasım 15, 2008

30 Yasina Girmek

Yarın 30 yaşıma gireceğimi ve ölümün gerçekliğini düşünüyordum. Peygamber Efendimizin bir sözü aklıma geldi: "İnsana ibret olarak ölüm yeter." Gerçekten de ölümün, insan hayatında inanılmaz derecede önemli bir yeri var. Ölüm, tek başına insana hakikati öğretebilecek bir varlık.

Bunları düşünürken, sonbahardan eşsiz bir resim çıktı ekranımda:

sonbaharda kırmızı
Bugün Facebookta Mehmet Akdağ adlı bir arkadaş, "Ben neden insan öldüremem? Bunun felsefi açıklaması nedir?" diye bir soru sormuş. Çok ilginç geldi bana. Hakikaten neden insan öldürmek içimizde bu denli büyük bir günah? Bir adam öldüren bir kişi, çok büyük bir vicdani yıkım yaşıyor. Bambaşka bir insan oluyor. Hayat ve ölüm, varlığımızın öyle derin bir gerçekliği ki, her şey onunla anlamlanıyor.

Ölümü düşünüyorum. Düşündükçe, her şeyin anlamı farklılaşıyor. İnsanın varoluşsal bir problemi, ölüm: Ben neyim? Nereden geldim? Nereye gidiyorum?

Doğrusu ölümü düşünmek beni heyecanlandırıyor. İçimden tekrarlıyorum, "ölüm" kelimesini. Algılamak istiyorum, ölümün hakikatini.

20'li yaşlar, insana bir güvenlik hissi veriyor. Gençlik algısı hakim 20'li yaşlarda. Bunun sona ermesi, muhtemelen çoğu insanı çok etkilemiştir. 30 yaşına kadar insan yaşlanmıyor, sanki 30'la birlikte başlıyor yaşlanmak.

Fakat bu güzel bir şey. Çünkü ölüm hayatın en büyük gerçeği. 30 yaş bu gerçeği daha iyi hissetmeyi sağlıyor. Gerçeğe yaklaşmak güzel bir şey.

Hiç yorum yok: