Cumartesi, Temmuz 30, 2005

20. yüzyılın başlarında antropologlar, Malezya´nın ormanlarında yaşayan bir kabile şefiyle dost olmuşlar. Adam çok hoş sohbet biriymiş. Onu Singapur´a götürmüşler. Orada bir süre kalmış adam. Sonra kabilesine geri götürmüşler. Şefe sormuşlar, gezi sırasında en çok dikkatini ne çekti diye. Şef, en çok tek başına bir tepe muz taşıyan insanlara şaşırdığını söylemiş. Yani el arabasıyla, tek başına on kişinin taşıyabileceği muzu taşıyan adam, şefin en çok dikkatini çeken şeymiş.

Halbuki Singapur´da arabalar, gemiler, büyük binalar gibi bir el arabasından çok daha çarpıcı pekçok şey varmış. Fakat şef, bu antropologlara göre bunları anlamlandıramadığı için, çok ilgilenmemiş.

Bazı psikologlar, bu durumu, insanın yalnızca daha önce hakkında bir tecrübesi olan kavramlar hakkında öğrenebileceği şeklinde yorumluyor. Gerçekten de hepimiz, özellikle tekdüze bir akışa girdikçe, sadece tanıdığımı konularda yeni bir şeyler öğreniyoruz. Kararlarımızı gizliden gizliye eski deneyimlerimiz yönlendiriyor.

Lafı uzattım. Bütün bunlardan şuraya gelmek istiyordum. İş ortamında, tecrübeli yöneticilerin kendine has belirli bir karar alma şeklinin bulunmasında da bu var. Koşullar değişiyor, insanlar değişiyor, ama yöneticilerin kararları geçmişte edindikleri deneyimlerden farklılaşmıyor. Hatta tersine zamanla, daha kalıplaşıyor.

Hiç yorum yok: