Çarşamba, Haziran 27, 2007

Beyin Göçünün Gereksizliği Üzerine

Bundan 5-10 sene öncesine kadar, yurtdışına beyin göçünün faydaları zararlarından daha fazlaydı. Fakat artık gerek internetin dünyayı birbirine yakınlaştırması, gerekse Türkiye'de çok nitelikli çok sayıda araştırmacı kadronun oluşması sebebiyle, beyin göçünün getirisinin önemli ölçüde azaldığını düşünüyorum.

Boğaziçi, ODTÜ, Sabancı gibi Türkiye'nin en nitelikli üniversitelerinden mezun olan bir kişi neden doktorayı yurtdışında yapar?
Eskiden, Türkiye'de bilgiye erişim olanakları sınırlıydı. Veritabanları yetersizdi. Bilimsel dergilere erişim sınırlıydı. Fakat şimdi, internetle birlikte, ABD'deki bir araştırmacıyla, buradaki bir araştırmacının erişebildiği kaynaklar arasında hemen hemen hiç fark yok.
Eskiden laboratuvar aletleri, yazılımlar çok pahalıydı ve Türkiye'de eksikti. Şimdi en son yazılımlara internet vasıtasıyla Türkiye'den ABD'yle aynı anda erişilebiliyor.
Laboratuvar cihazlarında bir miktar fark hala devam ediyor. Fakat bu da eskisi kadar önemli bir fark oluşturmuyor. Çünkü bir kere, pek çok bilim dalında yapılan araştırmaların büyük kısmı, çok pahalı laboratuvar aletlerine dayanmıyor. Belirli masrafları Türkiye'deki üniversiteler de rahatlıkla karşılıyor. Ama zaten pek çok araştırma, doğrudan bilgisayarlar üzerinde yapılıyor. Mesela genom veritabanında o kadar çok veri var ki, bir biyolog veya biyoenformatikçi hayatı boyunca hiç deneysel çalışma yapmasa da, bu veritabanından beslenerek çok sayıda yeni keşif yapabilir. Endüstri mühendisliği, bilgisayar bilimi gibi pek çok alanda, zaten esas çalışma problemleri hep bilgisayar ortamında yürütülüyor.
Bunların dışında, ABD'nin önemli bir faydası olarak, oradaki öğretim kadrosu öne sürülebilir. Bu çok önemli, çünkü hiçbir bilim adamı, kendi başına bir adada çalışamaz. İnsanlarla faydalı bir etkileşim içinde olmak ve bilgi alışverişinde bulunmak, çığır açıcı yenilikler üretmek için şart. ABD'nin iyi üniversitelerindeki bilimsel kadroların, genellikle Türkiye'nin gözde üniversitelerindekinden daha iyi olduğunu söylemek, herhalde çok yanlış olmaz. Ama bence bu iddiayı artık tartışmaya başlamalıyız. Acaba gerçekten ABD'deki kadrolar, Türkiye'dekilerden daha mı iyi?
Ben doğrusu, bundan biraz şüphe ediyorum. Bizim okuldaki pek çok araştırmacının, ABD'nin en iyi okullarındaki kadar yüksek nitelikli olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu insanların yaptıkları yayınlar, en iyi dergilerde çıkıyor ve çok sayıda referans alıyor. Gerçi, Amerikalılar kadar yüksek puan alamıyoruz, fakat bunun sebebinin sürekli devam eden beyin göçüyle ilgili olduğunu düşünüyorum. Bir araştırmacının en iyi araştırma yapabileceği doktora ve doktora sonrası dönemler, genellikle Amerika'da geçiyor. Boğaziçinden mezun olup da, tam zamanlı olarak yine Boğaziçinde doktora yapanların sayısı çok sınırlı. Doktora sonrası çalışma yapansa sanırım yok denecek kadar az.
Buradan mezun olanlar, ABD'nin en iyi okullarına kabul alıyorlar ve pek çoğu orada öğretim üyesi oluyor. Öyleyse, insan kalitesi olarak burayla orası arasında bir fark yok. Ayrıca buradaki hocaların da hemen hepsi, yine ABD'den buraya dönmüş hocalar. Bu insanlar, ABD'de dururken, ne kadar yüksek nitelikli araştırma yapabiliyorsalar, teorik olarak aynı niteliği burada da sürdürüyor olmalılar. Fakat eksikler olabilir, ama bu da büyük oranda doktora ve doktora sonrası araştırma kadrolarındaki kayıptan kaynaklanıyordur, diye düşünüyorum.
Eskiyle bugün arasındaki bir başka fark da, ekonomik farklılıklar. Eskiden Avrupa veya ABD'ye gitmiş bir insan, çok görmüş biri sayılırdı. Türkiye'de hiç bilgisayarlar yokken, bilgisayarlarda çalışırlardı. Pek çok teknolojiyle Türkiye'deki meslektaşlarından çok daha erken tanışırlardı. Fakat şimdi böyle bir farklılık çoğu alan için geçerli değil. Çok sınırlı sayıda alanda, ABD'li araştırmacıların kullandığı teknoloji Türkiye'dekinden ileri seviyede. Teknolojik yakınlaşmanın dışında, kişisel hayat seviyeleri arasındaki fark da büyük ölçüde kaybolmuş durumda. Eskiden Avrupa'ya gidenler, Türkiye'ye dönünce, orada gördükleri şeyleri anlatırlardı. Biz de onları dinlerdik. Şimdi Avrupa'da tüketim ürünü olarak, konfor eşyası olarak ne varsa, Türkiye'de de var. Ekonomik zenginlik olarak da fark büyük ölçüde azalmış durumda. En azından beyaz yakalılar için, Türkiye'deki ortalama satın alma gücüyle, yurtdışındaki arasındaki fark, en azından özel sektörde çalışanlar için, çok azalmış durumda.
Bütün bunları dikkate alınca, bilim adamlarının artık yurtdışına gitmelerinin eskisi kadar getirisi olmadığını düşünüyorum. Yurtdışındaki okullarla rekabet eden Türk üniversitelerinin, doktora ve doktora sonrası araştırma programlarını, araştırmacılara daha cazip ve rekabetçi hale getirmeleri çok faydalı olacaktır.

Hiç yorum yok: